27 Ekim 2009 Salı

.

TBMM'ye pkklılar alınıyor.
şu anda hapiste olması gerekirken,milletvekili olduğu için istediği gibi yaşayan,özgür gezenler o binaya alınıyor.
ama, Türk bayrağı alınmıyor.
o zaman burası Türk.iye değil.
bu bayrak,meclise giremiyorsa; o bayrak bu milletin değil.
meclisin iç kuralıymış. . .
o kuralı çiğneyip,sindirip, şey yapasım var...şey işte...

21 Ekim 2009 Çarşamba

.

siyasi ahkamlar kesmeyi sevmiyorum.
bir işe yaramadıklarından ya da çok bilmiş ifadesi yarattığından.
ama bazı şeylere sessiz de kalınmıyor!
izlenilen dış politikaya kafa,
sağlık bakanlığının izlediği politikaya domuz,
yılmaz özdil amcam a da öpücükler atmak istiyorum.:)

29 Eylül 2009 Salı

anglosaksan(L)kürt

13 Şubat 1925.
Şeyh Sait İsyanı.(Said-i Kürdi İsyanı)
kim yanındaydı o zaman Said-i Kürdi'nin? kim destekliyor,ayaklandırıyordu?
İngilizler.

Son zamanlarda Türkiye'nin gündemi ne?
Kürt-Demokratik-açılımı.

Peki bugün ne olmuş?
Haberlerde izledim az önce.
''Mezopotamya sosyalist kurumu'nun kapatılması üzerine kadınlar, hak, özgürlük eyleminde.''
hakkını aramak iyi birşeydir.
sosyalizme karşı da değilim.
dikkatimi çeken şey bambaşka.
eylemde açılan pankartta, ilk kadın PKK'lının resmi var.(bu ne anlama gelir biliyorsunuzdur.haklarını,özgürlüklerini, pkk'nın önderliğinde aramak,onları arkalarına alarak,onları destekleyerek aramayı düşündüklerini düşündürdü bu bana.)
Kürt kadınlar, eylemi tek başlarına yapmıyorlar.
yanlarında başka bir ırk da var.
Yine- İngilizler.
İngiliz turistler de Kürt kadınlara destek veriyorlarmış, onlarla yürüyorlarmış.

Herşey açık seçik.
duyuyoruz,görüyoruz çok şükür.
Ama,huyumuz kurusun. Başımıza bir felaket gelmeden önlem almayız,rahatımızı bozmayız.Görürüz,duyarız.ama, gören kör, duyan sağırlar topluluğuyuz.

ne?
elimizden ne mi gelir?
çıkıp biz de mi eylem yapalım?
birşey yapın demiyorum.
aslında ben de sinirlenmekten başka birşey yapamıyorum.
ama,şunu unutmamak gerekiyor.
Tarih tekerrürden ibaret.

27 Eylül 2009 Pazar

bu sabah yalnız uyandıım,sensiz olmaz..sensiz olmaz.. tanıdık kokular yok.. sensiz olmaz...

emoş...
cem...
sizi şimdiden çoooooooo...ook özledim...
burda olsanız bu kadar özler miydim bilmiyorum:D
özlesem de söylemezdim gerçi..huyum kurusun :)
tanrım...şu ışınlanma olayı bulunmuşsa bize de öğretsinler nasıl yapılacağını.
anlamıyorum, biz Türkler birşey bulsak ''bakııııııın biz birşey icat ettik,biz gelişmiş ülkeyiz(H)''diye hava atar cümle aleme duyurur,paylaşırız.
bu amerika-rusya falan...var yedirtmezler!
:(

paragraf-cık.cık.cık.

Dünya onu yakalamıştı;beğeni düşkünlüğü,aç gözlülük,boş gezerlik ve sonunda en kızdığı,en nefret ettiği,en ahmakça kusur saydığı sahip olma alışkanlığı,onun huyları arasına da girmişti.Mal,mülk,eşya onu kapana kıstırmıştı.Bütün bunlar taşınması ağır gelen zincirler olmuştu.

Şu paragraf testlerindeki paragraflar bu kadar derin olmamalı.
Bazıları sonbaharı anlatır, ıslanmış,sararmış,kızarıp bozarmış yapraklar…başka bir yerlere giderim, kimisi eski bir dostumu hatırlatır;düşünürüm. Kimisi ilişkileri sorgular.ne bileyim.mutlu edince birşey demiyorum da, birşeyleri anımsatınca, hüzünlendiriyorlar.
Yukardaki paragraf da mutsuz günümüz insanlarını anlatıyor…
Çoğu insanın karşı koymaya çalıştığı o şey,insanları mutsuz ediyor.
Sahip olma* deliliği.büyük yarış.
Sistemin getirdikleri.tüketme hastalığı.
Sistem hakkında konuşup sadece kendi kendimi sinirlendirmek istemiyorum şimdi. . . ama,sinirlendim yine de :o
Neyse,paylaşayım dedim.
Yukardaki paragrafı okuyunca o söz geldi aklıma.montaigne’nin denemelerinde vardı sanırım, eski bir düşünürün sözü.kimin hatırlamıyorum.çevirisi şöyleydi: ‘’kırdım diyorsun zincirlerini. Evet, köpek de çeker atar, kırar zincirlerini. Ama zincirin izlerini boynunda taşıyarak . . . ‘’
Ne,ne kadar değişirse, ne kadar zaman geçerse geçsin , izleri kalıyor. Zaman silmiş gibi yapıyor ama,bazen bir cümle,bir sözcük,bir melodi.
O izleri belirginleştirmeye yetiyor.
Test çözerken,sağolsun bu paragraf da zincirin izlerini kaşıdı.
Lanet test.

19 Eylül 2009 Cumartesi

polly:)

yağmur başladı:)
güzel bi gün olacak...

17 Eylül 2009 Perşembe

.

türev çalışıyordum.nadiren ders çalışma isteği uyanıyor içimde son günlerde.
kaptırdım diyordum tam,bi ses geldi,aşağıdan,bahçeden.
çocuk sesi,ağlıyor.
ne oluyor diye pencereden baktım, bi grup çocuk genelde otomobillerin etrafında saklambaç vb. oyunlar oynarlardı.yine oyun oynarlarken,buna bişey yapmışlar herhalde.
öyle bi ağlıyor ki,gören de savaş alanında tek başına kalmış gelip geçen kurşunları izliyor sanar.
vıykırmak*diye bi tabir vardır.öyle işte:) vıykırıyor.çıldırtan cinsten.
sus be çocuk! demek istiyorum.
a-salak,pencereyi kapasana diyor iç ses.
neden sonra,ağlayan çocuğun etrafındaki çocuklar tabir-i caizse mal mal,donuk bi şekilde izledikten sonra, çocuktan canlı bombadan kaçarcasına uzaklaşıyorlar.
5saniye geçmeden çocuk susuyor,ardından hiçbir şey olmamış gibi oyun oynamaya devam ediyorlar.
çocukları seviyorum da,anlamıyorum bazen.
nasıl bu kadar hızlı ruh hallerini değiştirebiliyorlar:s
bi şarkı,bi mekan,bi ses... yardımcı olabilir ruh halimi değiştirmeye- ama hiçbir şey değişmeden pat diye zırıl zırıl zırlayan çocuğun normal moda dönmesi bunlarda var bi ilahi güç* yorumunu yapmama sebep oluyor.
masadan bi kere kalktım ya, geri oturup ders çalışamam.
müzik dinleyeyim,diyorum.
içim rahat etmiyor.ne güzel de konsantre olmuştum,azıcık severekten de çalışıyordum hem.
deviantart'a bakayım dedim.bi kaç arkadaşın güncellemelerine baktım.
bi arkadaş uzanmış çimlerin üzerine,bulutları seyrederken bi fotoğraf çekmiş(saykodelikzade ali paşam:) ) pek bi kıskandım. çekemedim. ben de istiyorum ya! nerde bu huzur! rahatlamak,kendimi birşey yapmak zorunda değilmiş*im gibi hissetmek istiyorum! dedi iç ses.
sonra da, ne tembel bişey oldun sen be* dedi...
cidden,ne tembel bişey oldum ben?
gidip test çözeyim...