29 Eylül 2009 Salı

anglosaksan(L)kürt

13 Şubat 1925.
Şeyh Sait İsyanı.(Said-i Kürdi İsyanı)
kim yanındaydı o zaman Said-i Kürdi'nin? kim destekliyor,ayaklandırıyordu?
İngilizler.

Son zamanlarda Türkiye'nin gündemi ne?
Kürt-Demokratik-açılımı.

Peki bugün ne olmuş?
Haberlerde izledim az önce.
''Mezopotamya sosyalist kurumu'nun kapatılması üzerine kadınlar, hak, özgürlük eyleminde.''
hakkını aramak iyi birşeydir.
sosyalizme karşı da değilim.
dikkatimi çeken şey bambaşka.
eylemde açılan pankartta, ilk kadın PKK'lının resmi var.(bu ne anlama gelir biliyorsunuzdur.haklarını,özgürlüklerini, pkk'nın önderliğinde aramak,onları arkalarına alarak,onları destekleyerek aramayı düşündüklerini düşündürdü bu bana.)
Kürt kadınlar, eylemi tek başlarına yapmıyorlar.
yanlarında başka bir ırk da var.
Yine- İngilizler.
İngiliz turistler de Kürt kadınlara destek veriyorlarmış, onlarla yürüyorlarmış.

Herşey açık seçik.
duyuyoruz,görüyoruz çok şükür.
Ama,huyumuz kurusun. Başımıza bir felaket gelmeden önlem almayız,rahatımızı bozmayız.Görürüz,duyarız.ama, gören kör, duyan sağırlar topluluğuyuz.

ne?
elimizden ne mi gelir?
çıkıp biz de mi eylem yapalım?
birşey yapın demiyorum.
aslında ben de sinirlenmekten başka birşey yapamıyorum.
ama,şunu unutmamak gerekiyor.
Tarih tekerrürden ibaret.

27 Eylül 2009 Pazar

bu sabah yalnız uyandıım,sensiz olmaz..sensiz olmaz.. tanıdık kokular yok.. sensiz olmaz...

emoş...
cem...
sizi şimdiden çoooooooo...ook özledim...
burda olsanız bu kadar özler miydim bilmiyorum:D
özlesem de söylemezdim gerçi..huyum kurusun :)
tanrım...şu ışınlanma olayı bulunmuşsa bize de öğretsinler nasıl yapılacağını.
anlamıyorum, biz Türkler birşey bulsak ''bakııııııın biz birşey icat ettik,biz gelişmiş ülkeyiz(H)''diye hava atar cümle aleme duyurur,paylaşırız.
bu amerika-rusya falan...var yedirtmezler!
:(

paragraf-cık.cık.cık.

Dünya onu yakalamıştı;beğeni düşkünlüğü,aç gözlülük,boş gezerlik ve sonunda en kızdığı,en nefret ettiği,en ahmakça kusur saydığı sahip olma alışkanlığı,onun huyları arasına da girmişti.Mal,mülk,eşya onu kapana kıstırmıştı.Bütün bunlar taşınması ağır gelen zincirler olmuştu.

Şu paragraf testlerindeki paragraflar bu kadar derin olmamalı.
Bazıları sonbaharı anlatır, ıslanmış,sararmış,kızarıp bozarmış yapraklar…başka bir yerlere giderim, kimisi eski bir dostumu hatırlatır;düşünürüm. Kimisi ilişkileri sorgular.ne bileyim.mutlu edince birşey demiyorum da, birşeyleri anımsatınca, hüzünlendiriyorlar.
Yukardaki paragraf da mutsuz günümüz insanlarını anlatıyor…
Çoğu insanın karşı koymaya çalıştığı o şey,insanları mutsuz ediyor.
Sahip olma* deliliği.büyük yarış.
Sistemin getirdikleri.tüketme hastalığı.
Sistem hakkında konuşup sadece kendi kendimi sinirlendirmek istemiyorum şimdi. . . ama,sinirlendim yine de :o
Neyse,paylaşayım dedim.
Yukardaki paragrafı okuyunca o söz geldi aklıma.montaigne’nin denemelerinde vardı sanırım, eski bir düşünürün sözü.kimin hatırlamıyorum.çevirisi şöyleydi: ‘’kırdım diyorsun zincirlerini. Evet, köpek de çeker atar, kırar zincirlerini. Ama zincirin izlerini boynunda taşıyarak . . . ‘’
Ne,ne kadar değişirse, ne kadar zaman geçerse geçsin , izleri kalıyor. Zaman silmiş gibi yapıyor ama,bazen bir cümle,bir sözcük,bir melodi.
O izleri belirginleştirmeye yetiyor.
Test çözerken,sağolsun bu paragraf da zincirin izlerini kaşıdı.
Lanet test.

19 Eylül 2009 Cumartesi

polly:)

yağmur başladı:)
güzel bi gün olacak...

17 Eylül 2009 Perşembe

.

türev çalışıyordum.nadiren ders çalışma isteği uyanıyor içimde son günlerde.
kaptırdım diyordum tam,bi ses geldi,aşağıdan,bahçeden.
çocuk sesi,ağlıyor.
ne oluyor diye pencereden baktım, bi grup çocuk genelde otomobillerin etrafında saklambaç vb. oyunlar oynarlardı.yine oyun oynarlarken,buna bişey yapmışlar herhalde.
öyle bi ağlıyor ki,gören de savaş alanında tek başına kalmış gelip geçen kurşunları izliyor sanar.
vıykırmak*diye bi tabir vardır.öyle işte:) vıykırıyor.çıldırtan cinsten.
sus be çocuk! demek istiyorum.
a-salak,pencereyi kapasana diyor iç ses.
neden sonra,ağlayan çocuğun etrafındaki çocuklar tabir-i caizse mal mal,donuk bi şekilde izledikten sonra, çocuktan canlı bombadan kaçarcasına uzaklaşıyorlar.
5saniye geçmeden çocuk susuyor,ardından hiçbir şey olmamış gibi oyun oynamaya devam ediyorlar.
çocukları seviyorum da,anlamıyorum bazen.
nasıl bu kadar hızlı ruh hallerini değiştirebiliyorlar:s
bi şarkı,bi mekan,bi ses... yardımcı olabilir ruh halimi değiştirmeye- ama hiçbir şey değişmeden pat diye zırıl zırıl zırlayan çocuğun normal moda dönmesi bunlarda var bi ilahi güç* yorumunu yapmama sebep oluyor.
masadan bi kere kalktım ya, geri oturup ders çalışamam.
müzik dinleyeyim,diyorum.
içim rahat etmiyor.ne güzel de konsantre olmuştum,azıcık severekten de çalışıyordum hem.
deviantart'a bakayım dedim.bi kaç arkadaşın güncellemelerine baktım.
bi arkadaş uzanmış çimlerin üzerine,bulutları seyrederken bi fotoğraf çekmiş(saykodelikzade ali paşam:) ) pek bi kıskandım. çekemedim. ben de istiyorum ya! nerde bu huzur! rahatlamak,kendimi birşey yapmak zorunda değilmiş*im gibi hissetmek istiyorum! dedi iç ses.
sonra da, ne tembel bişey oldun sen be* dedi...
cidden,ne tembel bişey oldum ben?
gidip test çözeyim...

16 Eylül 2009 Çarşamba

:o

  • Fıkır Fıkır-Fatih Ürek
  • First steps-Hadise
  • Fast Life-Hadise
  • F.D.-Feridun Düzağaç
  • Fasso Nejdat-Ahmet Kaya

teoman'ın fahişe'sinin sözlerine bakarken,altta -aynı harfle başlayan şarkılar- diye birşey çıktı...:o
şarkılara yorum yapmak istemiyorum,yalnız birini biliyorum çünkü:)
ama sanatçıları ve seslendirenleri ve şarkıcılarına şööyle bi' baktım da...
nasıl bi ülkeyiz diye bi' düşündüm.
72 millet diyorlardı ya, daha fazla bence:o

anlat beni

hazret-i beyin der ki:

copy/paste yap.*


Kendine saklanmış dört odalı kalbim
Parçalanmış dağılmışım
Nerem doğru ki benim
Kafam bozulmuş zaten
İçim kıyılmış benim
Sinirlerim perişan
Günler geçmiyor zaten
Uyku tutmuyor beni
Uykularım perişan
Ne kavuştuk, ne ayrıldık
Çok üzüldük çok ağladık
Vurulmuş olduk bi kere
Bozma kalbini
Anlamaya çalış beni topla kendini
Ben çok ağladım bize üzme kendini
Anlamaya çalış beni topla kendini
Ben çok anladım seni, yorma kendini

Hanidir böyleyim
İçime kapandım
Kanadı bağlanmış bir kuş gibiyim
Kafam bozulmuş zaten
İçim kıyılmış benim
Sinirlerim perişan
İçin yanıyor zaten
Kalbime vurmuş benim
Duygularım perişan
+nazan'dan sonra,
sezen dalar...

copy/paste yap*


sevgimi attım,dostlar tuttu..bir ağıt yaktım kadere... (kalbim ege'de kaldı..)
+
hayat,zorlaşınca..çıkmaz sokaklarda soluksuz kalınca, azalınca manadan,seyyar sevdalarda parçalanınca..
dil, yetmeyince. göz görmeyince,gönül hissetmeyince... kırılınca camdan kalp, dönüp yalnızlığa kilitlenince...
......................................................................................................................................................................................................
o zaman n'apmak lazım?
şarkı söylemek lazım... avaz avaz.. o zaman ne olur?
yüreğin yükü hafifler belki biraz...
o zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa...
.............................................................................................
bırak şarkı söylemeyi,nefes alasım yok benim.yoruyor.

ne bu melankolik ayakları?
.. :/
gayret et ama güzelim... elini uzat.
ha gayret,güzelim,gayret. . . biter elbet,bu yağmur,sabret . . .
.......................................................................................................................................................
sertap..:gülümse,ne olur...bu günler dün olur... hatıralarla yaşanmaz ki! yazık olur...
..................................................................................................................................................................

dalgalanıp duruluyorum.
ben hep duru kalmak istiyorum.
denizleri seviyorum,dalgaları da sevmeliyim a-m-a; söz dinlemeyi sevmiyorum.niye mi? ben başı önünde,rüzgar nerden eserse, evet diyen biri* olamam.
niye çelişmek zorundayız ki?
varoluşa göre öyle olmak zorunda. varoluşa göre...
gerçekten var mıyım?yaşıyor muyum?
teoman'ın fahişesi: ''herkes,dedi.merak içinde.
ölümden sonra hayat var mı?diye. boşuna düşünürler,
sanki hayat varmış gibi ölümden önce...
..............................................................................................................................................


14 Eylül 2009 Pazartesi

...


orda duran, Mr. Brooks'ta,polis rolüyle, Demi Moore...

ve filmden aklıma kazınan bir cümle...


''Bir kadının; yetişkin bir kadın olabilmesi için, hayatına bir alçak girmelidir...''

://fırtına









Şimdi, lütfen. Müzik çalarını(mp3 player de sen ona istersen),winampını,w.media playerını,ipodunu,telefonunu.

Her nerdeyse artık,o şarkının olduğu yere git.

Hangisi mi?

İsmi gibi, fırtına’ya.

Bu şarkı hakkında söylenmesi gereken çok şey var.hissettirdikleri gibi,çok.

Şebnem’in diğer şarkıları gibi aslında,hepsini teker teker incelemek gerekiyor.içlerinde emek var…

Şarkının geniş açılı kritiğini sona bırakarak,başa dönüyorum.

Ben cümlenin bu noktasındayken,sen okumaya ara ver ve şarkıyı aç.

Dünyada yalnızsın.

Gittiler.

Kimse kalmadı.

Göçtüler,ya da gittiler.

Yapayalnızsın.

Kafanı neye takacaksın?

Ölüm gibi değil mi?

Ama yaşıyorsun?

Sokağa çıktın.

Te

k başına koşuyorsun…

Nereye?

Neden?

Neyi neden isteyeceksin artık?

-------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şebnem’in sesini duyana d

ek,gözlerini kapa.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sus.

O konuşmaya başladı.

Kendini sözlere bırak.

O,tekrar sustuğunda, gözlerini tekrar aç.

Koşmaya devam ediyorsun.nefes almaya d

a.

Kimse yok.

Sadece sen varsın.

Ölüm gibi.

Tekrar kapa.

Dinle…nereye gidiyo

rsun?

Kendine rağmen…

Şimdi,ben komutu vermeden bunu yapmaya başladın.gözlerini kapadın,yine o boş sokaktasın.

Etraf tertemiz. Kimse yok,evet. Ama etrafta ölüler de yok.

Deniz kokusu… huzur…hiçlik var…

Bu dalgasız deniz,durgun. Aldatır… inanma…

Gözlerini aç.gerçek dünyadasın. Siren susmak üzere.

Şimdi şarkı bitti.tabii benim yazış hızımla senin okuyuş hızının aynı olması lazım bunun için, neyse.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

bu bir şarkı değil de,bir ayin müziği olmalıymış.ruhu gezindiren cinsten.

Şimdi söyle bana. Bu şarkıyı yazan,söyleyen,besteleyen insanı sen kimle,nasıl,ne yüzle kıyaslıyorsun?

Şebnem hakettiği yerde değil* deniliyor. Evet değil.

Evanescence ile,garbage ile, tr de,özlem tekin ile,aylin aslım ile yarıştırılabilir mi?

Hepsi kendi içinde başka evet.ama şebnem kraliçe.

Hayır,evanescence ile kıyaslayamazsın.o dünya çapında kabullenilmiş biri-diyorsun.

Kıyaslamıyorum.şebnem en iyisi de demiyorum.

O kraliçe.

Kıyaslanamaz.

Şebnem’in HERHANGİ bir şarkısını evanescence nin HERHANGİ bir şarkısıyla sabaha kadar kıyaslayabilirsin.

Müzikte eva bazen coşabilir.

Oysa içerikte, şebo’yu anlayamaz bile..:)

Şebnem’in şarkıları uyandırır,düşündürür,özletir,acı bi gülücük kondurur bazen yüzüne,bazen deli gibi ağlatır,bazen umut verir,bazen gezindirir…

Fırtına’yı baştan açıp dinleyeceksin bu yazının sonunda,biliyorum.eğer dinlediysen tabiiJbüyük ihtimal,ilk komuta uymadın ve yazı bitimini bekledin.

Lütfen sözlere dikkat et. Mümkünse, sözlerini bulup, oku.

Sonra da, gelip sezen aksu’dan başka, bu kadar iyi söz yazan kim var gel, söyle.(imagine’ı yarışa dahil etmiyorum,o zaten eşsiz bir şarkı:p)

Cevabın evanescence olmayacaktır:)

Popüler olanın ömrü kısa, kaliteli olanınkisiyse uzun olacaktır.

Şebnem, ilk albümünü yapalı çok oldu.sezen aksu’nun yardımıyla tabii. Bu zamana 5+1albüm sığdırdı.dolu dolu…

Ekim’de bambaşka dünyalarla yine geliyor…

Sizi bilmem, ama bana başka dünyalar tanıtmaya geliyor.

Perdeleri açmaya,duru olup,hep akmaya geliyor..:)

Başka düşlerle geliyor…çakıl taşlarını, onu onla-bunla kıyaslayanların yüzlerine ata ata…

Beyinlerde, kalplerde Fırtına yaratacak sözlerle geliyor…

Ekim’i bekleyin.. .)

istiyorum! :)

sherlock holmes zamanında yaşayı p,amsterdam'a gidi p,
bisikletle kanala uçmak istiyorum.kanaldan çıkı p,
watson'ı da yanımıza çağırı p,kuruyana kadar
sıcacık kahveler içi p,sopsoğuk davaları çözmek istiyorum.sonra birden yağmur başlasın,yağmurun altında tekrar ıslanayım istiyorum.
istiyorum?

!

Şu,boynumdan yukarısı,darülacezede artığı… susmuyor…7/24 tetikte.nasıl olur da benden bıkar,alır
Eline silahı, bum!
Susturur diye düşünüyor…az kaldı,merak etme artıkcan:)
Biliyorum,beni sevmiyorsun. Merak etme,biliyorum.ben de seni sevmiyorum:V

..

Gözleri kapalıyken gördükleri,açıkken gördüklerinden daha güzeldir çoğusu için…
Doğru dimi?
Çoğusu.
Garip bir kelime oldu. Ama şekli garip gelse de içeriğini seviyorsun.
Genellenmek,başkaları gibi olmak hoşuna gidiyor.
Böylece kendini yalnız hissetmiyorsun.
Varız.
Neden?
O* yalnız olmak istemedi.
Yalnızlıktan korktu demedim.
İstemedi.
özgür irade.
Sadece O’nda olan…
O bile, Yaratan, yalnız olmayı –istemezken-,senin istemen garip olurdu doğru değil mi?kısa süreli yalnızlık isteğin oluyordur,sonra bundan sıkılırsın…Sen, yine çoğusu* içinde oluyorsun.ne yaparsan yap, bir başka yaratığa benzeyeceksin.madde için savaşacak,bu dünyaya madde olan kısmını bırakıp gideceksin…madde mi ağır, mana mı? İkilemlerinde boğulurken, böyle bir dünyada yaşamak istemedim belki…Şebnem’in dediği gibi, belki de, yeniden doğup gelsem, çocuk kalır büyümezdim…a-m-a- kader denilene inanırsak, her şey gibi aslında bu da elimizde değil.zamana hükmedemeyiz…Ben yine,gözlerimi kapatmayı ve o zaman gördüklerimi yeğliyorum.Kim bilir,(aslında biliniyor.belli.)belki bir daha açılmaz gözlerim…

.

Pişmanlık koyu bi balgam gibidir. Tükürsen dert,yutsan dert…
Anlatıp,söyleyemiyorum.çıkmıyor o beynime kazınmış cümleler ağzımdan bir türlü…
Sindiremiyorum da,susmak da istemiyorum.bu bocalamada söyleyebildiğim tek şey, lanet olsun.
Söyleyemediklerim,sindiremediklerim…acı veriyor.
O şarkıdaki gibi… gidiyorum evet. SUSuyorum da,evet. A-m-a, etmiyorum eyvallah. . .